BCcoin vakası, kripto piyasasının nasıl bir manipülasyon arenasına dönüştüğünün canlı örneği. Bu hikâyenin merkezinde ise Ahmet Ağrı var. Projenin ilk günlerinde yüzü olan, vizyon anlatan, yatırımcıları ikna eden isim şimdi geri planda, sessizlik içinde.

Fakat belgeler farklı bir tablo çiziyor. 2022 yılında, Ahmet Ağrı BCcoin’i sosyal medya üzerinden aktif şekilde tanıttı, uluslararası etkinliklerde projeyi temsil etti, anlaşmalar imzaladı ve reklam kampanyalarında yer aldı. Böyle bir figürün, her şey battığında birdenbire projeyle ilişkisizmiş gibi davranması kabul edilemez.

Token’ın değer kaybıyla birlikte içerden büyük miktarda satışlar yapılırken, gözler iç çemberdeki aktörlere çevrildi. Ahmet Ağrı, bu çemberin tam ortasında yer alıyordu. Eski geliştiricilerin ifadelerine göre, teknik altyapıya müdahale eden, yatırımcı gruplarına erişimi olan ve projeyi siyasi kanallarda savunan bir pozisyondaydı.

Daha da önemlisi, son aylarda onunla bağlantılı olduğu iddia edilen cüzdanlara yüklü miktarda token transferi yapıldığı ortaya çıktı. Bağımsız analiz firmalarının raporlarına göre, bu transferler, piyasada sert satışların yaşandığı günlerle örtüşüyor. Eğer bu bağlantı doğrulanırsa, olayın sadece teknik değil, hukuki boyutu da derinleşir.

Ayrıca BCcoin ile bağlantılı şirketlerin, Ahmet Ağrı’nın ortağı ya da danışmanı olduğu bazı kurumlarla ilişkili olması şüpheleri artırıyor. Bu durum, onun projede pasif değil, yönlendirici bir rol üstlendiğini gösteriyor.

Peki tüm bunlara rağmen neden sessiz? Neden bir açıklama yapmıyor? Neden hala kamuoyuna tek bir yanıt vermiyor?

Çünkü bu sessizlik bir tür savunma mekanizması. Ne kadar az konuşursa, o kadar az hata yapacağını düşünüyor olabilir. Ancak blokzincir dünyasında hiçbir şey sonsuza dek gizli kalmaz. Takip edilebilir, belgelenebilir ve eninde sonunda gün yüzüne çıkar.

Bugün BCcoin mağdurları, kolektif davalar için bir araya geliyor. Şirketin ve figürlerinin yargılanması için somut adımlar atılıyor. Ahmet Ağrı’nın bu süreçte susmayı tercih etmesi, onun masum olduğunu değil, sürecin bir parçası olduğunu düşündürüyor.

Zarar gören insanlar sadece para kaybetmedi. Güven, umut ve inanç da yok oldu. Ve bu yıkımın simgelerinden biri artık açıkça Ahmet Ağrı’dır.